Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye artık, kendi ekonomik ve sosyal programlarını geliştirebilen ve hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir. Ülkemize kazandırdığımız belki de en büyük hizmet, milletimizin her bir ferdinin hücrelerine kadar sinen bu öz güven ve kararlılık duygusudur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Dünya Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının ardından yaşadığı en büyük siyasi, ekonomik, askerî, sosyal kırılmaların sancıları içindedir. Türkiye 1. Cihan Harbi sonrası 600 yıllık devletinin yıkılışına şahitlik etmiş bir ülkedir. Sevr’le bize Anadolu’yu bile çok görenlerin elinden vatan topraklarının kalanını Milli Mücadele ile ancak kurtarabildik.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise, hiçbir zaman içine tam olarak alınmadığımız, hep kenarında tutulduğumuz paktların riyakârlıkları çevresinde dönüp durduk. Bu süreçte siyasi ve ekonomik olarak kendi yolumuzu çizmeye her teşebbüs edişimizde kendimizi darbelerin, istikrarsızlıkların, krizlerin içinde bulduk.
‘Türkiye asırlık yolu 20 yılda katettik’ bu şekilde diyerek düşünerek ifade ettiğimiz büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi sayesinde nihayet kendi hedeflerini, kendi vizyonunu belirleyip uygulayabileceği bir iklime kavuştu.
Altını bir kez daha çizerek belirtmek istiyorum ki; Türkiye artık siyasi ve güvenlik önceliklerini bizzat kendisi tayin eden ve uygulayabilen bağımsız bir ülkedir. Türkiye artık kendi ekonomik ve sosyal programlarını geliştirebilen ve hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir. Türkiye artık medeniyet ve tarih birikiminin farkına varmış, bunun gerektirdiği insani duruşu da her alanda ortaya koyabilen bir ülkedir. Ülkemize kazandırdığımız belki de en büyük hizmet, milletimize her bir ferdinin hücrelerine kadar sinen bu öz güven ve kararlılık duygusudur.
Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler’de ülkemizin uluslararası alandaki resmî adını Turkey’den Türkiye’ye çevirmiş olmamız da işte bu yeni dönemin sembollerinden biridir. Bundan sonra ülkemizin tüm uluslararası muhatapları, kendi kurum ve kuruluşlarımız, vatandaşlarımız göğüslerini gererek devletlerinin adını Türkiye olarak ifade edebilecektir. Artık bütün yazışmalarımızda devletin bütün kurumları hep birlikte Turkey diye bir ifade kullanmayacaklar, tamamıyla Türkiye adını kullanacaklardır. Bugün Kabine Toplantımızda bu kararı da aldık, nitekim Birleşmiş Milletler’de de artık bu yazışma gündeme tamamıyla girmiş durumdadır.
Daha düne kadar bize yapamazsınız dedikleri ne varsa hepsini de yaptık, fazlasıyla yapmayı sürdürüyoruz. Daha düne kadar bize beceremezsiniz dedikleri ne varsa hepsini de başardık, fazlasıyla başarmayı sürdürüyoruz. Daha düne kadar bize altından kalkamazsınız dedikleri ne varsa hepsinin de altından kalktık, daha fazlasını yapmayı sürdürüyoruz. Çünkü Türkiye, kendisine biçilen gömlekleri yırtmış, ayağına vurulan prangaları çözmüş, mazisiyle arasına çekilen duvarları yıkmış, üzerine konan ipotekleri kaldırmış bir ülkedir.
“PARLAK BİR GELECEK BİZİ BEKLİYOR”
Bu sayede geçtiğimiz 20 yılda ürettiğimiz millî gelirin dörtte birini yatırımlar için kullanarak nüfusumuz yüzde 30 artarken, istihdamı yüzde 42 yükseltmeyi başardık. Yine bu sayede bütün dünya sahte refah düzeninin keyfini sürerken biz altyapımızı yeni baştan inşa ederek etki alanımızı genişleterek ülkemizi geleceğe hazırladık. Ülkemizdeki mandacı zihniyetlerin, müstemleke heveslilerinin zihni ve kalbi emperyalistlerin virüsleriyle formatlanmış olanların anlayamadıkları hakikat işte budur. Sınır ötesi harekâtlarımızdan NATO içindeki tartışmalara, küresel krizler karşısındaki tutumlarımızdan ekonomi programımıza kadar her alanda bu idrak noksanlığının emarelerini görmek mümkündür. Ama biz ne yaptığımızı biliyoruz, niçin yaptığımızı biliyoruz. Nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi biliyoruz.
Milletim müsterih olsun, milletim gönlünü ferah tutsun. Ödediğimiz her bedele, çektiğimiz her sıkıntıya, sırtlandığımız her yüke değecek parlak bir gelecek bizi bekliyor. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasında katettiğimiz her mesafe bizim evlatlarımızın müreffeh yarınlarına doğru atılmış bir adımdır. Yeter ki bu süreçte birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize halel getirmeyelim. Bozgunculara, muhterislere, beşinci kol elemanlarına fırsat vermeyelim. Bunu başardığımızda 2053 vizyonunun bir afaki söylem değil hızla yaklaştığımız bir hakikat olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Aziz milletim; ülkesinin ve milletinin geleceği için hayali olmayanların vizyon peşinde koşması ve hedefler belirlemesi de mümkün değildir. Bizim hayallerimiz de vizyonlarımız da hedeflerimiz de milletimizin güvenli, huzurlu ve müreffeh geleceği içindir.
Bundan 11 yıl önce 2023 hedeflerimizi ilk ilan ettiğimizde birileri yine dudak bükmüş, göz süzmüş, istihza ile bizi eleştirmişti. Bugün de 2053 vizyonumuzla ilgili benzer tavırlar görüyoruz. Hâlbuki biz bu rakamları rastgele seçmediğimiz gibi lafta da bırakmıyoruz. Bir süredir bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük mirasımız diye tarif ettiğimiz 2053 vizyonumuzu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz.
“DÜNYADA ORMAN VARLIĞINI YÜKSELTEN NADİR ÜLKELERDEN BİRİYİZ”
Dün 5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebetiyle bir kez daha havasıyla, suyuyla, toprağıyla, ağacıyla yaşadığımız evrenin bize Allah’ın bir emaneti olduğunu tekrar hatırladık. Bunun için de çevreden başlayarak tüm hizmet alanlarına kadar genişleyen hazırlıklarımızı sürekli geliştirerek projelere, planlara ve uygulamalara dönüştürüyoruz. Birileri çevre adına sadece salon toplantıları yapar veya sokakları yakıp yıkarken, biz 20 yıldır evlatlarımıza daha temiz, daha huzurlu, daha yeşil şehirler bırakacak hizmetlere imza attık. İklim değişikliğiyle yangınlar, seller, hortumlar artarken, biz bugünden geleceği kuşatacak bir vizyona yöneldik. Dünyada orman varlığını yükselten nadir ülkelerden biriyiz. Ülke genelinde korunan alan miktarını yüzde 12’ye varan oranda artırarak tabiat güzelliklerimizin üzerine âdeta şemsiye olduk. Kamuoyuna açıkladığımız 81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi hedefimiz doğrultusunda 450 projenin yapımına başladık. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bunlardan biridir. Karadeniz’de Kızılırmak deltasına, Ege’de Foça’ya, Akdeniz’de Patara’ya, Doğu Anadolu’da Van Gölü’ne kadar uzanan ekolojik koridorlar belirledik, Salda’yı belirledik ve bunlar üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Hedefimiz, Evliya Çelebi’nin bir sincabın Edirne’den Kars’a toprağa basmadan ağaçtan ağaca zıplayarak gidebildiği Anadolu tasvirini hayata geçirmektir.
Bisiklet yollarıyla, yürüyüş yollarıyla, çevre dostu sokaklarıyla, gürültü bariyerleriyle ve daha pek çok projeyle şehirlerimizin hayat kalitesini yükselttik.
Paris İklim Anlaşması’na taraf olurken de daha adil bir dünya için mazlumların ve mağdurların haklarını koruyacak bir perspektifle hareket ettik. Dünyamızın geleceğinde taşıdığı önem sebebiyle 2053 vizyonumuzun merkezine iklim değişikliğiyle mücadele projelerimizi yerleştirdik. İklim Şûramızı topladık, tüm sektörlerin yapacağı çalışmaları belirledik. İklim kanunumuzun hazırlıklarına başladık. Bu çerçevede enerjide, güneşten rüzgâra yenilenebilir kaynaklara yaptığımız yatırımları daha da artırıyoruz. Sanayide, üretimde emisyon miktarını azaltacak temiz teknolojileri destekliyoruz. Ulaştırmada temiz ulaşım ağını genişletiyor, demir yolu ve deniz yolu taşımacılığını teşvik ediyoruz. Tarımda, iklim dostu tarımsal destekleme modeliyle tarladan soframıza uzanan sürdürülebilir bir sistem kuruyoruz. Atık yönetiminde sıfır atık seferberliği ile geri kazanım oranını yüzde 60’lara çıkarmayı planlıyoruz.
Konutta, deprem hazırlıklarıyla iklim dostu dönüşümü birleştiriyor, insanımıza daha sağlıklı ve güvenli yerleşim yerleri sunuyoruz. Yutak alanlarda, ormanları genişleterek, yeşil koridorları artırarak tabiat temelli çözümlerle karbon dengesini sağlıyoruz. Bilim ve teknolojide, üniversitelerimizden araştırma merkezlerimize kadar tüm imkânlarımızı yeşil kalkınma seferberliğine dâhil ediyoruz. Ticarette, sera gazı emisyonlarının ticareti sistemi olarak kurduk, kuruyoruz, özel sektörümüzün önüne yeni fırsatlar açıyoruz. Finansmanda, temiz üretim modellerine yönelik yatırımları destekleyerek ülkemizin cazibe merkezi hâline gelmesine katkı veriyoruz.
Afetlerde, vatandaşlarımızın iklim krizinin yol açtığı yıkımlardan gördükleri zararları hızla telafi ederek mağduriyetlerin önüne geçiyoruz. Eğitimde, önümüzdeki dönemden itibaren yeşil dönüşüm hamlesinin tüm eğitim-öğretim kademelerinde müfredata girmesini sağlıyoruz. Yerel yönetimlerde, belediyelerimizin sorumluluklarını etkin şekilde yerine getirebilmelerini temin için kolaylaştırıcı adımlar atıyoruz.
İklim elçileriyle gençlerimizi uzman düzeyinde yetiştirip iklim dostu yeşil dönüşüm süreçlerine dahil ederek yeni sektörler, yeni istihdam alanları oluşturuyoruz. Genel Merkezimiz bünyesinde hazırlıklarını tamamladığımız İklim Değişikliğiyle Mücadele Türkiye Modeli Vizyon Belgesi ile tüm bu çalışmaların siyasi perspektifini de ihmal etmiyoruz. Bu başlıkların ve daha fazlasının her birini tüm detaylarıyla yeri ve vakti geldiğinde milletimizle paylaşacağız. Evet. Varsın birileri yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, kendi ülkesinin çıkarlarına ihanetle, kendi milletinin hayallerini baltalamakla uğraşsın. Biz gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz.
Türkiye 2053 hedeflerine ulaşacak, Türkiye 2053 vizyonunu hayata geçirecek inancı ve kararlılığıyla gerisini takdiriilahiye ve milletimizin irfanına bırakıyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasında bizimle birlikte olan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum. Geleceği başkalarının yaptıklarını izleyerek değil, kendisi bizzat inşa ederek şekillendirmeye talip her bir evladımıza şükranlarımı sunuyorum. İstiklalimiz ve istikbalimiz yolunda zerre miskal katkısı olan her bir kardeşimize şükranlarımı sunuyorum. Tüm bu projelerin hayata geçmesinde emeği, katkısı ve bakanlıklarımızı, kurumlarımızı, belediyelerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı, özel sektörümüzü tekrar tebrik ediyorum.
Aziz milletim, Türkiye’nin geldiği yol özellikle bunu yol ayrımı olarak kabul edecek olursak en çok tartışmaya sebep olan tercihi hiç şüphesiz ekonomi programı olmuştur. Bütün dünyaları faiz, enflasyon, kur ilişkisi üzerine kurulu kabullerden ibaret olan kesin inançlılar, ülkemizin yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejini anlamaya bile çalışmamaktadır. Hâlbuki bizim ekonomideki programımızın esasını, millî mücadelemizi de zafere ulaştıran, hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır stratejisi oluşturmaktadır. Enflasyon bir sorun mudur? Evet, bir sorundur. Ama Türkiye’nin sorunlarının asıl sebebi ve çözüm yolu tek başına bu başlık mıdır? Kesinlikle değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişte sayısız defa uygulanan, bir kısmı da başarıya ulaşan enflasyonla mücadele merkezli ekonomi programları sayesinde ülkemiz tüm sorunlarını çözmüş olurdu. Teşhis yanlış olunca tedavi de istenilen neticeyi vermez. Gerçi ülkemizde bizim programımıza kadar bu teşhisin kasıtlı olarak yanlış konduğu ve yine kasıtlı olarak yanlış tedavilerin uygulandığı da bir gerçektir.
Türkiye ekonomisini belli bir çizginin üzerine çıkartmayarak yüksek faizle soyulacak kadar diri, üretimle ayağa kalkamayacak kadar halsiz bırakacak programlarla yıllarımız heba edilmiştir. Aslında bu kısır döngünün ilk adımı enflasyonun tanımı ile başlıyor. Batı’nın ekonomi mecralarına göbek bağıyla tabi olanlara göre enflasyon, insanların ve kamunun aşırı tüketiminden kaynaklanıyor. Bu sorunun çözümü de faizleri artırarak parayı tasarruf araçlarına yönlendirmek suretiyle tüketimi azaltmak ve böylece fiyatları düşürmek olarak sunuluyor. Peki, burada kazanan kim? Yüksek faizle cebi dolan içerideki bir avuç tuzu kuru kesim. Onlarla birlikte yükselen faizlere ve değerlenen liraya heveslenerek dışarıdan gelen sıcak para sahibi fonlar. Elbette ucuzlayan döviz sebebiyle ülkeyi yabancı tüketim ürünlerinin pazarı hâline getiren ithalatçıları da bu arada unutmamak lazım. Peki, kaybeden kim? Üretimin düşmesi sebebiyle işsiz ve aşsız kalan, umutları törpülenen, gelecekleri kararan milyonlar. Biz tercihimizi faizleri yükselt baskısıyla bir kez daha ülkeyi soymak için ellerini ovuşturanlardan değil, istihdamı koruyarak işini, aşını, geçimini sürdürmesini sağladığımız milyonlardan yana kullandık. Hele ki dünyanın içinden geçtiği şu ekonomik buhranda tercihi üretimden ve istihdamdan değil de, finansal illüzyonlardan yana kullanmak ülkeyi emperyalist mandacılara peşkeş çekmek kesinlikle demektir, bunu da unutmayacağız.
Bunlar hadi bizi dinlemiyorlar, hadi bize inanmıyorlar, hiç değilse kendi putlarına, kendi ideolojik efendilerine kulak versinler. Uluslararası kuruluş başkanları bile açıkça enflasyonla ve faizle ilgili ezberlerin bozulması gerektiğini söylüyor. Dünya genelinde hâlihazırda 136 ülkenin merkez bankası enflasyon oranlarının altında faiz politikası uyguluyor. Buna rağmen Türkiye için eskinin köhne enflasyon faiz denkleminde ısrar etmek gafletten kaynaklanmıyorsa alenen ihanet teşebbüsü demektir.
“19 YILDIR ÜZERİNDE EN ÇOK HASSASİYET GÖSTERDİĞİMİZ KONU BÜTÇE DİSİPLİNİDİR”
Aziz milletim, aslında bugün bizim ülkemizde teknik anlamda enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır. Şöyle ki: Yaşananlara enflasyon diyebilmemiz için kamunun harcama disiplinin kaybolması, bütçenin çok yüksek açıklarla yönetilebilir olmaktan çıkması gerekir. Bizim 19 yıldır üzerinde en çok hassasiyet gösterdiğimiz konu bütçe disiplinidir. Vatandaşlarımız da kendi bütçelerini çok iyi yönettiler. Bireysel emeklilik sistemimizde 300 milyar liralık birikim oluştu. Bireysel döviz hesaplarının tutarı 110 milyar dolara çıktı. Değeri 650 milyar doları bulan konut yatırımlarıyla, 170 milyar doları bulan ithal araba filosuyla insanlarımız refah seviyelerini yükseltti. Bizim dönemimizde hem evi hem arabası olan kişi sayısı yaklaşık 3 kat arttı. Merkez Bankamızın kasasındaki ve vatandaşlarımızın yastık altındaki altın varlığımız 150 milyar doları buldu. Yani vatandaşlarımızın tasarruf tarafında da sorun yok.
Tasarruflar böylede, borç tarafında bir felaketle mi karşı karşıyayız? Hayır. Hamdolsun orada da gayet iyi durumdayız. Tıpkı kamu borçları gibi vatandaşlarımızın borçları da özel sektörümüzün borçları da millî gelirle oranlanarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerde. Bizdeki konut, araç ve altın gibi gerçek varlıklara dayalı borçlanmalar gelişmiş ülkelerdeki türev piyasa şişkinliği içermediği için hiçbir zaman kriz sebebi olmaz. Biz işte bu tabloyu yaşayarak gördüğümüz için teşhisi ve ona dayalı tedaviyi, yani ekonomi programı stratejimizi kökten değiştirdik.
Faizi artırarak zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapacak emperyalist finans kurumlarının dayatması ekonomi reçetelerini bir kenara bıraktık. Bunun yerine ülkemizin asıl ihtiyacı olan yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı kendi Türkiye ekonomi programımızı uygulamaya başladık.
Şimdi gelelim en kritik soruya. Bu programla insanlarımızın canını yakan, hayatını zorlaştıran, refah seviyesini düşüren fiyat artışlarını nasıl engelleyeceğiz? Fiyat artışları normal şartlarda ya üretim azlığı ya da talep fazlalığı sebebiyle ortaya çıkar. Bizde enflasyonun sebebi olarak gösterilen bütçe açığı da tasarruf eksiği de borçlanma seviyesi de olmadığına göre talep kaynaklı bir fiyat artışından söz edilemez. Üretim tarafında da hamdolsun üstesinden gelinemeyecek herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Öyleyse sorun nereden kaynaklanıyor? Sorunun bir tarafında vatandaşlarımızın bir kısmının tasarruflarını hâlâ döviz cinsinden yapmaktaki ısrarı vardır. Sorunun diğer tarafında ise büyüyen üretimimizin gerektirdiği ithal girdilere ve şirketlerimizin genişleyen küresel ağlarının ortaya çıkardığı ihtiyaca bağlı döviz talebi vardır. İşte bunun için vatandaşlarımıza kur korumalı mevduat gibi kur ve altın hesabına dayalı konut kredisi gibi tasarruflarını kendi paramıza dayalı enstrümanlara kaydırmalarını sağlayacak alternatifler sunuyoruz. Aynı şekilde ihracatı teşvik ederek, turizmi destekleyerek, uluslararası yatırımların gelişini kolaylaştıracak, ülkemize döviz girişini hızlandıracak yeni yöntemler geliştiriyoruz.
“FAİZİ DÜŞÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
İhracatçılarımız hemen her ay rekorlar kırarak yıllık 242,6 milyar dolarlık rakama ulaşarak sağ olsunlar kendilerine olan güvenimizi boşa çıkarmıyorlar. Enerji fiyatlarındaki fahiş artışların ithalatımızda yol açtığı bozulmayı bir kenara bıraktığımızda fiilen cari fazlaya geçtiğimizi söyleyebiliriz. Karadeniz’de keşfettiğimiz doğal gaz ile yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarımızın çıktıları sisteme eklendikçe bu tablo lehimize düzelmeye başlayacaktır. Gelişmiş ülkelerin tamamında ödemeler dengesinde çok ağır sancılar yaşanırken, biz hepsinden daha iyi durumdayız. Bu ülkelerin merkez bankası bilançoları neredeyse millî gelirlerinin yüzde 40’na dayandı. Banka aktifleri millî gelirlerini katbekat aşan bu ülkelerin bize sürekli dayatılan faiz artışlarından köşe bucak kaçmalarının sebebi resesyona, yani durgunluğa girme korkularıdır.
Kimse bizden şunu beklemesin: Bu iktidar faizi artırmayacaktır. Tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz. Gelişmiş ülkelerin hiçbiri bu aşamada faizleri enflasyona göre olması gereken seviyelere yükselterek cari açık verme dolayısıyla, devasa işsizlik sorunlarıyla karşı karşıya gelme riskine girmez, giremez.
Sayın Başkan niçin faizsiz düşünmekten bahsediyorsun? Benim derdim şu: Bu ülkede yatırımcı birinci derecede kamu bankalarıyla, buna eğer özel sektör bankaları da dâhil olursa özel sektör bankalarıyla da düşük faizle sağladığı kredi ile ne yapsın? Yatırıma girsin. Mevcut yatırımlarını daha da geliştirsin, genişletsin. Bununla istihdam sağlayalım, bununla üretimi arttıralım, bununla ihracatı daha da attıralım ve bununla evet büyümeyi sağlayalım bizim derdimiz bu. Bu oldukça işte işsizlik de ne yapacaktır? Bugün olduğu gibi daha da azalacaktır.
“TÜRKİYE, KENDİ PROGRAMIYLA HEDEFLERİNE DOĞRU İLERLEMEYİ SÜRDÜRÜYOR”
Dünya millî gelirinin yüzde 70’ni oluşturan bu ülkelerin yaşadığı sancılar tabii olarak herkesi etkiliyor. Çin ve Japonya’nın parasal genişlemeye ve faiz indirimine gitmelerinin paralarına bilinçli olarak değer kaybettirmelerinin sebebi bu fırtınadan kaçma çabasıdır. Gerisindeki 20 yıllık bir fiziki ve beşeri hazırlıkla bu sürece giren Türkiye ise fiyatlardaki fahiş artışların yol açtığı sıkıntılara rağmen, kendi programıyla hedeflerine doğru ilerlemeyi sürdürüyor.
Bütçe gerçekleşmelerimiz pek çok alanda yaptığımız ciddi vergi indirimlerine ve enerji ödemeleri kaynaklı kimi sapmalara rağmen, gayet iyi seviyededir. Ülkemizin zaten sınırlı olan kaynaklarını doğrudan ücretlilere, istihdamı artıran sanayicilere, ihracatçılara, turizmcilere, yatırımcılara, esnaf ve sanatkârlarımıza aktararak çok yönlü faydalar sağlıyoruz.
Aslında hemen yanı başımızda bir sıcak çatışma patlak vermeseydi salgın sonrası bu aylarda her kesimden insanımız programımızın somut faydalarını hayatında bizzat görmeye başlamış olacaktı. Biraz gecikmeyle de olsa inşallah önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren bu noktaya geleceğiz.
En büyük hassasiyetimiz, istihdamı koruyarak ücretlilerin gelir kaybını telafi ederek, fırsatçıların önünü keserek insanlarımıza üzerlerine kalıcı yükler binmesine engel olmaktır. Fiyatları izahı mümkün olmayan bir şekilde artan ürünlerin üretimini teşvik ederek ve tedarikini kolaylaştırarak stokçuların oyunlarını bozacağız. Kriz tellallarının dört döndüğü bir yerde piyasanın bu kadar canlı işlemesi, amacın panik çıkarmak olduğuna işaret ediyor. İstihdam odaklı ekonomik istikrar ile sermaye ve para piyasalarının büyümesini ifade eden finansal istikrar konusunda ciddi bir sıkıntımız bulunmuyor. Fiyat istikrarını ise aldığımız diğer tedbirlerin yanı sıra, işimize gelen seviyedeki bir döviz kuruyla cari fazlayı artırarak sağlamayı planlıyoruz. Biz meseleye böyle bakıyor, buna göre çalışıyoruz.
“TEMMUZ AYINDAKİ ENFLASYON FARKI ARTIŞLARIYLA ÜCRETLİLERİ BİRAZ DAHA RAHATLATACAĞIZ”
Son dönemde ülkemize ilave kaynaklı girişi sağlayacak pek çok girişimde bulunduk. Bunların bir kısmı fiilen şu anda işliyor, bir kısmında prensipte anlaştık, mekanizmaları kuruyoruz, bir kısmında ise görüşme safhasındayız. Bir yandan fiyat artışlarını durduracak, diğer yandan milletimizin her kesiminin gelir kaybını telafi edecek çalışmaları tüm bu makro adımlarla destekleyerek programımızı uygulamayı sürdürüyoruz.
Dün açıkladığımız Toprak Mahsulleri Ofisimizin buğday ve arpa alım fiyatları çiftçilerimize verdiğimiz desteğin bir işaretidir. Aynı şekilde biraz sonra detaylarını sizlerle paylaşacağım memurlarımızın tamamına teşmil ettiğimiz ek gösterge artışıyla çalışanı ve emeklisiyle tüm kamu görevlilerine verdiğimiz sözü tutuyoruz. Temmuz ayındaki enflasyon farkı artışlarıyla ücretlileri biraz daha rahatlatacağız. Yılbaşında ise tüm çalışanların durumlarını ekonomide gelinen noktaya uygun şekilde gözden geçirerek herkesin hakkını almasını temin edeceğiz.
Sosyal yardım şemsiyemizi genişleterek, destek miktarlarını güncelleyerek hiçbir vatandaşımızın mağduriyetine de izin vermeyeceğiz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi bu zorlu dönemde de çalışmalarımızın merkezinde yer almayı sürdürecektir. Çalışmaları birlikte yürüttüğümüz Hazine ve Maliye Bakanımız ve ekonomi yönetimimizle beraber programımızı kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Sel önünden kütük kapma peşindeki fırsatçıların takdirini ise milletimize bırakıyoruz.
3600 EK GÖSTERGE
Aziz milletim; konuşmamın son bölümünde Kabine çalışmalarımızla bağlantılı bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, memurlarımızın ek gösterge düzenlemesiyle ilgili çalışmayı tamamladık, Meclisimizin takdirine sunacak safhaya getirdik. Bilindiği gibi, bu konu ilk gündeme geldiğinde öğretmenlerimize, polislerimize, sağlık çalışanlarımıza ve din görevlilerimize ek göstergelerini 3600’e çıkarma sözü vermiştik. Ancak, sadece bu kesimler için yapılacak bir ek gösterge artışının memurlarımız arasında adaletsizliğe yol açacağını ve hiyerarşik dengeyi de bozacağını gördük. Bunun için şartlarımızı zorlama pahasına kamu çalışanları lehine bir fedakârlıkta bulunarak tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık bir yükseltmeye gitmeyi kararlaştırdık. Yardımcı hizmetler sınıfındakiler de dâhil ülkemizdeki 5,3 milyon kamu görevlimizin tamamı önümüzdeki yılbaşından itibaren bu düzenlemeden yararlanacaktır.
Düzenlemenin hayata geçmesiyle birlikte birinci dereceye gelmiş olma şartıyla, söz verdiğimiz tüm meslek gruplarındaki hak sahipleri hemen 3600 ek göstergeye yükseltilecektir. Bunun yanında, genel müdür yardımcılarının ek göstergeleri 3600’den 4400’e, şube müdürü ve ilçe müdürü seviyesindeki yöneticilerin ek göstergeleri de 2200’den 3000’e çıkartılacaktır.
Ek gösterge düzenlemesi memurlarımızın mevcut maaşlarda küçük de olsa bir artış sağlamasının ötesinde, asıl emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarında ciddi kazanımlar getiriyor. Somut örnek verecek olursak ek göstergesi 3600’e çıkan 30 yıllık hizmeti bulunan bir memurun emekli aylığı bin 234 ile bin 391 lira arasında, emekli ikramiyesi ise 44 bin 500 lira ile 50 bin 150 lira arasında artacaktır. Mevcut maaşlara göre hesaplanan bu tutarlar düzenlemenin yürürlüğe gireceği yılbaşındaki rakamlara göre çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşecektir. Yapılan artışlar elbette hâlen emekli olan kamu görevlilerinin maaşlarına da yansıtılacaktır.
Ayrıca, mülki idare amirleri başta olmak üzere, yaptıkları işle özlük hakları arasındaki makas açılan kamu görevlileriyle ilgili iyileştirici bir düzenlemeyi de bu kapsamda gerçekleştireceğiz. Ek gösterge düzenlemesinin memurlarımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
YARGI PAKETİ
Bir diğer önemli çalışmamızı Türkiye’nin demokratik, hukuk devleti niteliğini güçlendirmek için kesintisiz bir şekilde sürdürdüğümüz reformların yeni bir paketini daha Meclisimizin takdirine sunduk. Yargı reformu strateji belgesiyle milletimize taahhüt ettiğimiz bu 6. yargı paketi 24 maddeden oluşuyor ve toplam 10 kanunda değişiklik yapıyor.
Teklifte hâkim ve savcı yardımcılığı sistemi getirilerek üç yıllık bir temel eğitim, görev ve son eğitim sürecinin, yani teori ile pratiğin meczinin ardından bu unvanların kazılması öngörülüyor.
Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler, hukuki sorunlar ile uyuşmazlıkların niteliklerine önemli noktada ciddi değişimler getiriyor. Yeni düzenlemeyle hâkim ve savcılarımızın hem en iyi eğitimleri alarak hem de âdeta usta-çırak ilişkisi yoluyla kıdemli meslektaşları tarafından yetiştirilerek göreve hazırlanmaları hedefleniyor. Hâkim ve savcıların birinci sınıfa ayrılma şartları arasına en az üç meslek içi eğitim programına katılma mecburiyeti getirilerek yargının insan kaynağı kalitesi güçlendiriliyor.
Hâkimler Savcılar Kurulu ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu programlarının en geç iki yılda bir yerinde denetimi sağlayacak şekilde hazırlanması sağlanıyor. Noterlik Kanunu’nda yapılacak düzenlemede tıkanma yaşanan noter atamalarının hızlandırılması yanında, bu meslek grubuna tapu siciline şerh koyma ve taşınmaz satış sözleşmesi yapma yetkilerinin verilmesi hususları yer alıyor.
Türk Ceza Kanunu’nun fiyatları etkileme suçuna verilen hapis cezasının alt ve üst sınırı artırılarak stokçulukla mücadelenin daha etkin yürütülmesine katkıda bulunuluyor. Yargı paketimizin ülkemize, milletimize, yargı camiamıza hayırlı olmasını diliyorum.
“ENERJİ VERİMLİLİĞİNE BÜYÜK ÖNEM VERİYORUZ”
Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmaya yönelik çalışmalar kapsamında enerji verimliliğine büyük önem veriyoruz. Ülkemizdeki yapı stokunun önemli bir kısmının yalıtımsız olması, konutların ısıtılmasında ve soğutulmasında gereğinden fazla enerji kullanımına yol açıyor. Yalıtımlı konut sayısını artırmak için yeni bir çalışma başlatıyoruz. Vatandaşlarımıza binalarının yalıtım çalışmalarında kullanılmak üzere daire başına 50 bin liraya kadar 60 ay vadeli ve 0,99 faiz oranıyla kredi imkânı getiriyoruz. Burada tabii Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızla Çevre Şehircilik Bakanlığımızın üzerine büyük bir yük düşüyor, zira bunu başarmamız lazım. Hem aile bütçesine hem devlet bütçesine olumlu katkısı olacağına inandığım bu paketle ilgili detaylar ilgili bakanlıklarımız tarafından kamuoyuna açıklanacak. Bu çalışmanın da ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
“AMACIMIZ, GELİŞEN VE BÜYÜYEN TÜRKİYE’NİN REFAHININ TÜM KESİMLERLE PAYLAŞILMASINI SAĞLAMAK”
Bir müjde de sosyal yardımlar konusunda vermek istiyorum. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 98 milyar liralık sosyal yardımla ihtiyaç duyan her vatandaşımızın yanında olmuştuk. Bu yıl sosyal yardım bütçemizi ek programlarla daha da güçlendiriyoruz. Amacımız, gelişen ve büyüyen Türkiye’nin refahının tüm kesimlerle paylaşılmasını sağlamaktır.
Bu kapsamda Türkiye Aile Desteği Programı ile ekonomik olarak dezavantajlı, ancak mevcut programlardan yararlanamayan kesimlere yönelik 15 milyar liralık yeni bir paketi daha devreye alıyoruz. Vatandaşlarımız bu yeni pakete hem elektronik devlet hem de sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları üzerinden Haziran ayının üçüncü haftasından itibaren başvurabilecektir. Bir yıl boyunca sürecek ödemelerin ilki de Kurban Bayramı öncesi yapılacaktır. Türkiye Aile Desteği Programı’nın ülkemize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Önümüzdeki eğitim-öğretim yılında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı anaokullarına veya anasınıflarına çocuklarını kaydettiren aileler için de bir destek programı oluşturduk. Bu program çerçevesinde son bir yılda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yardımlarından faydalanmış olan aileler herhangi bir başvuruya gerek kalmaksızın çocuklarını okullara kaydettirebilecektir. Anaokulu, Anasınıfı Yardım Programı’nın da hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize bir kez daha sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2024 yılı ihracat rakamlarının açıklanması programında yaptığı konuşmada, “Yılın tamamında ihracat rakamlarında Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza attık. 2024 yılı mal ihracatımız, 2023 yılına göre yüzde 2,5 oranında artarak 262 milyar dolara çıktı” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) iş birliği ile Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2024 yılı ihracat rakamlarının açıklanması programına katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, programdaki konuşmasında, katılımcıları selamlarken iş dünyasının, Türk milletinin, dost ve kardeş halkların yeni yılını tebrik etti.
Katılımcıların 1 Ocak itibarıyla başlayan üç aylarını da tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabb’im bizleri Ramazan-ı Şerif’e de sağlık ve afiyetle kavuştursun diyorum” ifadesini kullandı.
“GAZZE MEZALİMİ İÇİMİZDE BÜYÜK BİR YARA OLARAK 2024 SENESİ BOYUNCA DA KANAMAYA DEVAM ETTİ”
Gazze ve Lübnan başta olmak üzere Türkiye’nin yakın çevresinde savaşların, katliamların ve çatışmaların eksik olmadığı zorlu bir yılın geride bırakıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tüm dünyanın gözleri önünde 15 aydır devam eden ve 50 bin masumun hayatına mal olan Gazze mezalimi içimizde büyük bir yara olarak 2024 senesi boyunca da kanamaya devam etti. 2024’ün son haftalarında Suriye’ye doğan özgürlük ve adalet güneşinin 2025 senesinde savaş uçaklarının kararttığı Gazze semalarında da sökün etmesini yürekten temenni ediyoruz. Suriye’de 13 yıl boyunca olduğu gibi 7 Ekim 2023’ten beri maruz kaldıkları zulüm karşısında Filistinli kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık. Çeşitli kanallardan gönderdiğimiz 100 bin tonluk insani yardımla Gazzeli mazlumların yükünü bir nebze olsun hafifletmeye çalıştık. Filistin devletinin daha fazla ülke tarafından tanınması için diplomatik alanda yürütülen tüm çabalara hem destek verdik hem de öncülük ettik. İsrail’le ticari işlemleri tamamen durduran tek ülke yine Türkiye olmuştur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Filistin Serbest Ticaret Anlaşması’nı genişletme müzakerelerini tamamlayarak hem Filistin halkının alınan karardan zarar görmemesini temin ettiklerini hem de kendilerine ilave katkılarda bulunduklarını kaydetti.
Kış mevsiminin bastırmasıyla insani felaketin ağırlaştığı Gazze’de tek bir masumun daha hayattan kopartılmasına tahammülleri olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu anlayışla katliamların bir an önce durması ve kalıcı barışa giden yolun önünün açılması için yoğun gayret sarf ediyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde çok yönlü yürüttüğümüz bu çabalarımızın müspet sonuçlarını görmeyi ümit ediyoruz. Filistin halkıyla dayanışma adına hükûmetimizin aldığı bu karara destek veren iş dünyamızın tüm temsilcilerine bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. İçeriden ve dışarıdan gelen bütün eleştirilere rağmen nasıl Suriye’de haklı çıkan biz olduysak Gazze krizinde de tarih haklılığımızı teyit edecek, Türkiye’nin adaletten, barıştan ve merhametten yana olan tavrının isabetli olduğunu görecektir. Allah’ın izniyle bundan en küçük bir şüphe duymadık ve duymuyoruz.”
“ENFLASYONLA MÜCADELE DÜNYADA GEÇEN YILA DAMGASINI VURDU”
Her yıl, bir önceki yılın dış ticaret rakamlarını değerlendirmenin iktidarlarının âdeta bir geleneği hâline geldiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karnemizi önümüze koyduğumuz, başarılarımızın ve eksiklerimizin muhasebesini yaptığımız bu toplantılarımıza büyük önem veriyoruz. Bunu, aynı zamanda halka hesap verme prensibimizin asli bir unsuru olarak görüyoruz. Bu gelenek inşallah bundan sonra da devam edecek” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yıl artan dış ticaret rakamlarının bir tarafında hükûmetin, diğer tarafında özel sektörün bulunduğunu belirterek fedakârca çalışarak Türk ürünlerini dünyanın dört bir yanına ulaştıran ihracatçıları ve iş dünyasının elçilerini tebrik etti.
“BÖLGEMİZDE YAŞANAN BÜTÜN ZORLUKLARA RAĞMEN TÜRKİYE HEDEFLERİNE DOĞRU EMİN ADIMLARLA İLERLEMEKTEDİR”
2024 yılında Türkiye’nin dış ticaret alanında yakaladığı ivmeyi tüm yönleriyle inceleyeceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Dış ticaret rakamlarının objektif değerlendirmesini yaparken şu noktanın gözden ırak tutulmaması gerektiği kanaatindeyim. Türkiye olarak özellikle bölgesel gelişmeler bağlamında belirsizliklerle dolu son derece sancılı ve sarsıntılı bir yıl geçirdik. Karadeniz’den komşularımız olan Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, kimi zaman çok tehlikeli boyutlara vararak 2024 yılında da devam etti. Koronavirüs sürecinde geçici denilerek devreye alınan korumacı tedbirler maalesef geçen yıl da küresel ticareti olumsuz etkilemeyi sürdürdü. Tüketim, üretim ve enflasyon gibi temel ekonomik göstergelerde salgınla beraber başlayan bozulmanın üstesinden henüz gelinemedi. Jeopolitik gerilimler, siyasi çalkantılar ve henüz tam istenilen seviyelere gelinemeyen enflasyonla mücadele dünyada geçen yıla damgasını vurdu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 senesinde nispeten daha iyi bir yıl beklenildiğini, 2025’te küresel iktisadi faaliyetin toparlanmakla birlikte salgın öncesi ortalamalarının altında seyredeceğinin anlaşıldığını vurgulayarak, OECD’nin tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2024 yılını yüzde 3,2’lik büyümeyle kapatacağının, 2025 yılında ise yüzde 3,3’lük bir büyüme oranına ulaşacağının öngörüldüğüne değindi.
ABD ekonomisinin sırasıyla yüzde 2,8 ve yüzde 2,2 oranında, Avro Bölgesi’nin ise yüzde 0,8 ve yüzde 1,2 oranında büyümesinin beklendiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “En büyük ticaret ortağımız olan Almanya’daki olumsuz görünümün bizim açımızdan Avro Bölgesi için önemli bir risk unsuru teşkil etmektedir. Ama kendimize yeni pazarlar, yeni ticaret ortakları bularak inşallah bu riski de minimize etmeye çalışacağız. Genel tabloya baktığımızda, şunu net bir şekilde görebiliyoruz. Küresel mal ve hizmet ticareti 2025 yılı için olumlu sinyaller vermesine karşın çözüme kavuşturulamayan sıcak çatışmalar ve jeopolitik gerilimler sebebiyle daha tedbirli, temkinli hareket etmemizi elzem kılmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ekonomide ve bölgede yaşanan bütün bu zorluklara rağmen Türkiye’nin hedeflerine doğru emin adımlarla ilerlediğini belirtti.
“İSTİHDAM SON BİR YILDA 1 MİLYON 31 BİN KİŞİ ARTTI”
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejisiyle yeni başarı hikâyeleri yazmaya devam edeceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu verileri paylaştı: “2024 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 2,1 oranında büyüme kaydeden ekonomimiz tam 17 çeyrektir, kesintisiz büyüyor. Böylece yılın ilk 9 ayında yüzde 3,2 oranında büyüme oranına ulaştık. 2023 yılında 1 trilyon 130 milyar dolar olan ekonomimiz 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yıllıklandırılmış olarak 1 trilyon 260 milyar doları buldu. 2023 yılında 13 bin 243 dolar olan kişi başına gelirimizin 2024 yılında 15 bin doları aşmasını, 2025 yılında ise 17 bin dolar seviyesinin üzerine çıkmasını bekliyoruz; nereden nereye. 2025 yılı için net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının da desteğiyle yüzde 4 büyüme oranına ulaşmayı hedefliyoruz. Üretimin güçlü etkilerinin son açıklanan istihdam verilerine de yansıdığını memnuniyetle ifade etmek isterim. İstihdam son bir yılda 1 milyon 31 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı ekim ayında 32 milyon 970 bin kişiye ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Ocak-Ekim 2024 döneminde, işsizlik oranımız ortalama yüzde 8,8 oranıyla son 23 yılın en düşük düzeyine inmiştir. Erkeklerde yüzde 6,6 ile yine işsizlikte tarihimizin en iyi oranını yakaladık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 yılı haziran ayında başlayan ve enflasyonla mücadelede sağlam bir zemin oluşturmayı amaçlayan geçiş sürecinin 2024 yılı haziran ayı itibarıyla sona erdiğini, ikinci aşama olan dezenflasyon sürecinin başladığını dile getirdi.
“2025 YILINDA DA ENFLASYON ORANIMIZ İLAN EDİLEN SEVİYELERDE GERÇEKLEŞECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sabah TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılına ait enflasyon verilerinin uyguladıkları politikaların doğruluğunu teyit ettiğini belirterek, “Enflasyon aralıkta aylık bazda yüzde 1,03 olurken yıllık bazda yüzde 44,38’e gerilemiştir. Yıllık enflasyon 2023 sonuna göre 20 puan, 2024 Mayıs ayındaki zirve seviyesine göre 31 puan düşmüştür. 2025 yılında da enflasyon oranımız orta vadeli programla ve enflasyon raporunda ilan edilen seviyelerle uyumlu şekilde gerçekleşecektir. Bu umut verici gelişmelerin arkası inşallah gelecek” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, piyasaların hükûmete, politikalara, ekonomi programına ve tüm bunlarla birlikte Türk ekonomisinin güçlü potansiyeline güvendiğini vurguladı.
Bu konuda ihracatçıların desteğinin çok kıymetli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek ihracatımızı hedeflerimizle uyumlu bir şekilde artırmaya gerekse enflasyonu tekrar tek haneli rakamlara düşürmeye katkıda bulunmak için iş dünyamızın tüm paydaşlarından samimi destek bekliyoruz” diye konuştu.
“İHRACATÇILARIMIZIN MESELELERİYLE İLGİLENDİK”
Türkiye’yi çok farklı seviyeye taşıdıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihracatçılar ve iş insanlarıyla yüzlerce seyahate çıkıp dünyayı adeta karış karış dolaştıklarını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gittikleri her yerde Türkiye’nin potansiyelini, gücünü ve imkânlarını devlet adamlarına ve iş dünyasının temsilcilerine birlikte anlattıklarını kaydederek, “Büyük-küçük ayrımı yapmadan ihracatçılarımızın meseleleriyle ilgilendik. Gümrük işlemlerinden vize sorunlarına, alacak tahsilatından serbest ticaret anlaşmalarına kadar her alanda çözümler ürettik. Zorluklarla karşılaşsak da hep yeni yollar, yöntemler ve pazarlar bulduk” diye konuştu.
Afrika ve Latin Amerika açılım politikaları sayesinde Türk iş dünyasının bu coğrafyalarda da engelleri aşarak güçlü varlık göstermeye başladığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün hamdolsun dünyanın her köşesinde ihracattayız. İhracat, Türk ekonomisinin amiral gemisi vasfını hâlen koruyor. Nitekim 2024 yılının ihracat rakamlarına baktığımızda bunu net şekilde görebiliyoruz” ifadesini kullandı.
“2024’TE AVRUPA BİRLİĞİ’NE İHRACATIMIZ YÜZDE 4,2 ARTIŞLA 108,7 MİLYAR DOLARA ULAŞMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıla ait dış ticaret verilerine değinerek şunları paylaştı: “Öncelikle 2024 yılı aralık ayında ihracatımız yüzde 2,2 artışla 23,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Böylece aralık ayı aylık ihracat rekorunu kırdık. İthalatımız ise yüzde 11,1’lik artışla 32,3 milyar dolar oldu. Yılın tamamında ihracat rakamlarında Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza attık. Biraz evvel ifade ettiğim olumsuzluklara rağmen 2024 yılı mal ihracatımız, 2023’e göre yüzde 2,5 oranında artışla 262 milyar dolara çıktı. Ayrıca son 19 ayın 12’sinde o ayın ihracat rekorunu kırdık. 2024 yılı ocak-aralık döneminde 31 ilimiz 1 milyar doların üzerinde ihracat yaparken, 54 ilimiz de ihracatını artırmıştır. En fazla ihracat yapan 5 ilimiz sırasıyla 56,8 milyar dolarla İstanbul, 32 milyar dolarla Kocaeli, 23,8 milyar dolarla İzmir, 18,2 milyar dolarla Bursa ve 13,2 milyar dolarla Tekirdağ’dır. 2024 yılı genelinde ise ithalatımız yüzde 4,9 düşüşle 344,1 milyar dolara inmiştir.”
Geçen yıl dış ticaret dengesinde olumlu kazanımlar elde ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “2023’te 106,3 milyar dolar olan dış ticaret açığını, 2024’te 82,2 milyar dolara kadar indirdik. Yani 2024’te dış ticaret açığını tam 24 milyar dolar düşürdük. 2024’te ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 5,5 puan artışla yüzde 76,1’e yükseldi. Bu oran, göreve geldiğimiz 2002 yılında sadece yüzde 50 civarındaydı. 2024 yılında ihracatımızda kıymet bazında artışta öne çıkan ilk üç ülke ise yüzde 22,2 artışla Birleşik Krallık, yüzde 9,9 artışla Amerika Birleşik Devletleri ve yüzde 52’lik artışla Suudi Arabistan olmuştur. 2024 yılında Avrupa Birliği’ne ihracatımız yüzde 4,2 artışla 108,7 milyar dolara ulaşmıştır. Avrupa Birliği’nin son 12 ayda ithalatının yüzde 7,5 gerilediği bir ortamda, ülkemizin bu pazara ihracatının artması çok mühimdir. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerine ihracatımız yüzde 6,1 artarak 70,1 milyar dolara, Türk Devletleri Teşkilatı ülkelerine yüzde 12,9 artışla 11,1 milyar dolara yükselmiştir.”
“EKONOMİMİZ DAHA DENGELİ BÜYÜME TRENDİNDE İLERLEMEKTEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İhracatın değer bazında en çok arttığı ilk üç fasılaya şöyle bir baktığımızda motorlu kara taşıtlarında yüzde 5,3 artışla 32,5 milyar doları, demir ve çelikte yüzde 15,1 artışla 10,2 milyar doları, elektrikli makine ve cihazlarda yüzde 6,4 artışla 16,4 milyar doları yakaladığımızı görüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Üretimdeki orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün katkısının altını çizmek istediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “2024 yılında yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı, kıymet bazında tam yüzde 19 oranında artışla 8,8 milyar dolara yükselmiştir. Orta-yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı ise yüzde 2,8 artışla 92,4 milyar dolara ulaşmıştır. 2022’de yüzde 36,9 olan orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatının payı 2023’te yüzde 40,4’e, bu yıl yüzde 41’e çıkmıştır. Bu durum, ürünlerimizdeki nitelik artışının önemli işaretidir. Döviz ihtiyacımız azalırken makroekonomik istikrarımız güçlenmekte, dolayısıyla ekonomimiz daha dengeli büyüme trendinde ilerlemektedir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihracat rakamlarının ülke, millet ve ekonomi için hayırlara vesile olmasını temenni ederek, “Bu başarının altında fabrikalarda alın teri döken işçiden ustabaşına, atölyelerde emek veren çıraktan kalfaya, insanımıza istihdam kapısı olan işveren ve yatırımcıdan ürünlerimizi dünyayla buluşturan ihracatçılarımıza kadar herkesin imzası vardır. Tabii bu rekor ihracat rakamlarına, kadınların yüzde 20’nin üzerinde katkı yaptığını memnuniyetle belirtmek isterim. Başta kadınlar olmak üzere bütün ihracatçılarımızı ve emeği geçen herkesi yürekten tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mal ihracatı gibi hizmet ihracatında da hedeflerini aşmanın bahtiyarlığını yaşadıklarını söyledi.
2024 yılında hizmet ihracatı hedeflerinin 110 milyar dolar olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yılın ilk 10 ayında 97,1 milyar dolar hizmet ihracatına ve 54 milyar dolar hizmet ticareti fazlasına ulaştık. Yıllıklandırılmış olarak bakıldığında, ekim ayı itibarıyla gerçekleştirdiğimiz 112,5 milyar dolar hizmet ihracatı ile hedefimiz olan 110 milyar doların üzerine çıktık” diye konuştu.
Gerek mal ticaretinde gerçekleşen performansın gerekse hizmetlerin güçlü katkısının cari işlemler dengesine olumlu yansıdığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Cari işlemler hesabı 5 yıl sonra ilk kez son 5 aydır aylık bazda fazla vermiştir. 2024 yılı sonunda cari işlemler açığının geçen yılki 40,4 milyar dolardan 10-11 milyar dolar seviyesine kadar gerileyeceği anlaşılıyor. Böylece 2024 yılında cari işlemler açığının millî gelire oranının yüzde 1’in altında kalacağına inanıyoruz. Hep söylediğim gibi bu başarılar yalnızca birer başlangıç noktasıdır. Çok daha büyük başarılara ulaşmak için durmadan, yorulmadan, yandık-bittik diyen felaket tellallarına aldırmadan çalışmaya devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk ekonomisinin kıvanç kaynağı olan ihracatçıların dün olduğu gibi yarın ve daima yanlarında olacaklarını dile getirerek, “2024 yılında mal ve hizmet ihracatçılarımıza toplam 24,7 milyar lira destek sağladık. İhracat desteklerine tahsis ettiğimiz bütçeyi 2025 yılında 33 milyar liraya çıkartıyoruz” ifadelerini kullandı.
İhracatçıların finansmana erişimini kolaylaştırmak için devletin ilgili tüm kurumlarının ortak çaba harcadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, finansmanda sadece Eximbank’la yetinmediklerini, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketiyle önemli bir adım atarken, kefalet sistemiyle de teminat sorununa çözüm getirdiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merkez Bankamız finansmana erişimi desteklemek amacıyla reeskont kredilerinin günlük limitini 13 kat artışla 4 milyar liraya çıkardı. Merkez Bankası son 1 yılda 573 milyar liralık reeskont kredisi kullandırdı” dedi.
“DESTEK SÜREÇLERİNİ HIZLANDIRMAYI AMAÇLIYORUZ”
Türkiye’yi daha güçlü, rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşturmak için yoğun çaba içinde olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ticaret Bakanlığımızca ‘2025 Yılı İhracat Planı’ çalışmalarını da başlatmış bulunuyoruz. İhracatçılarımızın yurt içi ve yurt dışı fuar katılımlarına yönelik desteklerin kapsamını genişletmeyi, desteklere erişimini kolaylaştırmayı ve destek süreçlerini hızlandırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu.
Sadece 2024 yılının değerlendirmesini yapmadıklarını, aynı zamanda 2025’in de hedeflerini belirlediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Geçtiğimiz sene, 2024 yılı mal ve hizmet ihracatı için sizlere 375 milyar dolar hedefini koymuştum ve hamdolsun size olan güvenimi boşa çıkarmadınız. 2025 yılında mal ve hizmet ihracatı olarak toplamda 390 milyar doları geçeceğimize inanıyorum. Önümüzdeki yıl, hedeflerimizi de aşan bir ihracat rakamına ulaşacağınız konusunda Cumhurbaşkanınız olarak ben sizlere güveniyorum.”
Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamının ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu ve ticaretin artırılması için özveriyle çalışan herkesi tebrik etti.
“Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge vizyonumuzu gerçeğe dönüştüreceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Önümüzdeki dönemde terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge vizyonumuzu gerçeğe dönüştürmek için kararlı adımlar atacağız. Ülkemizin önünde yeni bir yol açacak bu sürecin suhuletle, karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz. Ama gerektiğinde, devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni yıl dolayısıyla yayımladığı mesajında şunları kaydetti:
“Aziz milletim, hepinizi en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün 2024’e veda ediyor, yeni umut, beklenti ve hayallerle 2025 senesini karşılıyoruz. Öncelikle yeni miladi yılın ülkemiz, milletimiz, gönül coğrafyamız ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
“BİRBİRİMİZE DAHA SIKI KENETLENECEĞİZ”
Geçtiğimiz yıl boyunca istiklal ve istikbalimiz uğrunda toprağa düşen tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Millet olarak 2025 yılında birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı, inşallah, daha da güçlendirecek, birbirimize daha sıkı kenetleneceğiz.
Geride bıraktığımız 2024 senesi, ülkemiz içinde ve bölgemizde pek çok kritik gelişmeye sahne oldu. Mahallî idareler seçimlerini, tam bir demokrasi şöleni havasında, Türk demokrasisinin olgunluğunu tüm dünyaya yeniden gösterdiğimiz bir iklimde, hamdolsun, başarıyla gerçekleştirdik.
Milletimizin iradesi sandıkta özgürce tecelli ederken, kazanan demokrasimizle birlikte yine 85 milyon vatandaşımızın tamamı oldu. Tercihleri ne olursa olsun, seçim sandıklarını birer bayram yerine çeviren vatandaşlarıma bugün bir kez daha teşekkür ediyorum.
Seçimlere ve bölgemizde patlak veren yeni krizlere rağmen, kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programımızın meyvelerini toplamaya başladık. İstihdamda, ihracatta, üretimde, turizmde, savunma sanayiinde ve diğer alanlarda çok önemli başarılara imza attık.
Deprem bölgemizi yeniden ayağa kaldırma çalışmalarımızda ciddi mesafe katettik. Yeni yılda bu çalışmalar daha da hızlanacak.
Enflasyondaki düşüşün, özellikle yılın son aylarında, artarak devam etmesi 2025 yılı hedeflerimize ulaşacağımızı teyit ediyor. Vatandaşımızın refah kaybını telafi edecek, alım gücünü artıracak politikalara ağırlık vermek suretiyle, inşallah, daha iyi yerlere geleceğiz.
“HEDEFLERİMİZE ULAŞACAĞIZ”
Konut, kira ve gıda başta olmak üzere fahiş fiyatlarla milletin ekmeğine göz diken fırsatçılarla mücadelemizi, 2025 senesinde de kararlılıkla devam ettireceğiz.
Vatandaşlarımdan, geçmişte Türkiye’ye çok ağır faturalar ödetmiş popülist söylemlere prim vermemelerini özellikle istirham ediyorum.
Son 22 yılda bu ülkenin ve milletin tüm meselelerini nasıl biz çözdüysek, ekonomideki konjonktürel sıkıntıların üstesinden de yine biz geleceğiz. Doğru yoldayız, Allah’ın izniyle hedeflerimize de ulaşacağız. Sizlerden sadece biraz daha sabır, metanet ve anlayış istiyoruz.
“YENİ DÖNEMİN SURİYE’DE KALICI İSTİKRARA KAPI ARALAMASI İÇİN GEREKEN HER TÜRLÜ DESTEĞİ SAĞLAYACAĞIZ”
Aziz milletim, 2024 senesinin son haftaları köklü tarihî, beşerî ve komşuluk ilişkilerimizin bulunduğu Suriye’de yeni bir dönemin kıvılcımı oldu. Yeni dönemin Suriye’de kalıcı barışa, huzura, istikrara ve ekonomik refaha kapı aralaması için gereken her türlü desteği sağlayacağız.
Suriye’de istikrar ortamı kök saldıkça inanıyorum ki, 13 yıldır vatan hasreti çeken Suriyeli muhacirlerin gönüllü geri dönüşü de kolaylaşacaktır. Bu süre boyunca ensar millet olmanın en güzel örneklerini sergileyen tüm vatandaşlarımdan Allah razı olsun” diyorum.
“GAZZE’DEKİ KATLİAMLARA İLK GÜNDEN İTİBAREN EN GÜÇLÜ TEPKİYİ VEREN ÜLKEYİZ”
Gazze’deki katliamlara ilk günden itibaren en güçlü tepkiyi veren, vicdanlı ve adaletli duruşunu her platformda ortaya koyan ülke konumundayız. Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında 15 aydır devam eden katliamların son bulması, burada da barışın tesisi için yoğun gayret sarf ediyoruz.
Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde özgür, egemen ve toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletinin kurulması için 2025 yılında da tüm gücümüzle çalışacağız.
“TEMENNİMİZ, 2025 YILINDA KUZEYİMİZDE DE YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLAMASIDIR”
Her ikisi de Karadeniz’den komşumuz olan Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın adil bir barışla sona erdirilmesi önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Temennimiz, 2025 yılında kuzeyimizde de yeni bir dönemin başlamasıdır.
Sınırlarımız ötesinde bütün bu diplomatik hamleleri hayata geçirirken, ülkemiz içinde en önemli gündemimiz iç cephemizin tahkimatı olacaktır.
Türkiye Yüzyılı’nı, kardeşliğin yüzyılı yapmakta kararlıyız. Önümüzdeki dönemde terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge vizyonumuzu gerçeğe dönüştürmek için kararlı adımlar atacağız. Ülkemizin önünde yeni bir yol açacak bu sürecin suhuletle, karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz. Ama gerektiğinde, devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz.
Bu çerçevede 2025 yılında milletimize inşallah yeni müjdeler vermeyi ümit ve arzu ediyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Rabbim bizleri hizmetkârı olmaktan şeref duyduğumuz aziz milletimize ve umudunu Türkiye’ye bağlamış yüz milyonlarca mazluma mahcup etmesin diyorum. Bu temennilerle yeni takvim yılının ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyor, her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni miladi yılınız kutlu olsun. Kalın sağlıcakla.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.